İnsan için iki tür hastalık vardır. Maddi hastalıklar dediğimiz bedeni hastalıklar ve manevi hastalıklar. Bedeni hastalıkların tedavisi tıp doktorlarının alanına girer. Manevi hastalıklar da tedavi edilmesi gerekir. Aksi takdirde insana ve çevresine zararlı olacaktır. Bunun için manevi hastalıkların da hemen tedavisi cihetine gidilmelidir. Manevi hastalıkların ilacı Kur’an’dır. Kur’an eczanesinde bu hastalıkların şifasına yönelik ilaçlar mevcuttur. Yeter ki kul Kur’an ile iletişimini ölüler seviyesinden diriler seviyesine çıkarsın. Zaten Kur’an bir şifadır(İsra17/82) Şifa olması aslında bu tür manevi hastalıklara ilaç olmasıdır.
Manevi hastalıklar nelerdir? Burada belki tamamını sayacak imkanımız yok. Lakin öne çıkan bazı manevi hastalıkları ele alabiliriz.
1-YALAN KONUŞMAK: Bakınız yalan öyle bir illettir ki oruç ibadetini bile boşa çıkartabilir. Hatırlayalım. Allah Rasulü ne buyuruyordu? “ Kim yalan konuşmayı ve yalanla iş yapmayı bırakmaz ise, Allah’ın o kişinin aç ve susuz kalmasına ihtiyacı yoktur. Demek ki oruç sadece mide tutmamalı, dil de oruç tutmalıdır. Dilin orucu yalan konuşmamak, gıybet etmemek, insanlara sövmemektir. Allah Rasulü(as)’nden öğreniyoruz ki; mümin korkak olabilir, cimri olabilir ancak mümin asla yalancı olmaz. Yalan büyük günahlardandır. Yalan konuşmak münafıklık alametlerindendir. Durum o kadar ciddi yani. Yine Efendimiz(as) bildirdi ki, kişi yalan konuşa konuşa Allah katında tescilli yalancı damgası yer.
2-SUİZAN: Birinin kötü iş yaptığını zannetmek demektir. Zan bizatihi günah olmamakla birlikte Kur’an zannın bir kısmının günah olduğuna vurgu yapar. (Hucurat 49/12) Kalbe gelen kötü düşünceler o ham haliyle suizan olmaz. Ancak kalbin o kötü düşünceden tarafa kayması ile artık o suizan olur ve günah olmuş olur. Arada ince bir çizgi vardır.
3-TECESSÜS: İnsanların kusurlarını, gizli hallerini araştırmak. Bu da manevi hastalıktır. Yasaklanmıştır. Hem sağlığa zararlıdır hem de dine zararlıdır. Bakınız Kur’an ne diyor. ”Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın”. (Hucurat 49/12)
4-GIYBET : Gıybet de gerek ferdi planda gerekse toplumsal planda zararlara yol açan bir manevi hastalıktır. Gıybet öyle bir günahtır ki Kur’an’da, ölü kardeşin etini yemeye benzetilir. Gıybet nedir? Dinî bir kavram olarak, bir kimseden, gıyabında hoşlanmadığı sözlerle bahsetmek demektir. “Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! … (Hucurat 49/12)
Allah Rasulü gıybeti şöyle tarif der. Gıybet, din kardeşini hoşlanmadığı bir şey ile anmandır. "Eğer söylediğin şey onda varsa gıybet ettin, yoksa ona iftira ettin demektir. Gıybetin en önemli özelliği ; kişinin hakkında bilgi sahibi olmadığı konu hakkında ileri geri konuşmasıdır. Organlarımız yaptıklarından sorumludur. (İsra 17/36)
5-NEMİME: Söz taşımak demektir. Söz taşıyıp bozgunculuk yapmak günahtır, kul hakkıdır. Bir hadis-i Şerifte ”Söz taşıyan cennete giremez” buyurulur. Kur’an’da şöyle uyarılıyoruz: “Kusur peşinde koşan, durmadan laf götürüp getiren kimseye boyun eğme!” (Kalem 68/11)
6-HASED: Çekememezlik, kıskançlık demektir. Hased, başkasında olanı kendisine verilmesini istemek veya verilmese bile ondan da alınmasını istemektir. Bende yoksa onda da olmasın düşüncesidir. İlk hasetçi İBLİS tir. Adem’e secde emrine karşı gelmiş ve gerekçe olarak da Onu topraktan beni ateşten yarattın ben daha üstünüm demiştir.(A’raf 7/12) İblis Allah’ın Adem’e verdiği üstünlüğü çekememiştir. Yani hased etmek şeytanın sıfatıdır. Yeryüzünde de ilk cinayet HASED yüzünden çıkmıştır. Hz.Adem’in çocukları olan Kabil kardeşi Habil’in sunduğu kurbanın kabul edilmesini çekemeyip öldürmüştür. (Maide 5/27-30) Yine Hz. Yusuf’u kardeşleri kıskançlık-hased yüzünden kuyuya attılar. Kur’an hasetçinin şerrinden Allah’a sığınmamızı öğretir: “haset ettiği zaman hasetçinin kötülüğünden, sabah aydınlığının Rabbine sığınırım de.” (Felak 113/5)
Hadislerden öğreniyoruz ki ateşin odunu yakıp bitirmesi gibi hased de iyilikleri yer bitirir. Bir kalpte imanla hased bir arada bulunmaz. Bir Not: Gıpta etmek manasındaki hased günah değildir.
7-KİBİR: Büyüklenme. Zıddı TEVAZU dur. İlk kibirlenen yine İBLİStir. Allah ademi yaratıp bilgi ile donatınca meleklere Adem’e secde edin/ saygı duyun dediğinde melekler bu emri yerine getirdi ancak İblis bu emre uymadı, kibirlendi. (Bakara 2/34, Sa’d 38/ 73-74) Kibrin ne kadar büyük zarara yol açacağını hadislerden öğreniyoruz. Misal: “Kalbinde zerre miktar kibir bulunan kimse asla cennete girmeyecektir! Kim tevazu gösterirse Allah onu yüceltir, kim de kibirlenirse Allah onu alçaltır” Kibir ve gurur hastalığının ilacı tevazu/alçak gönüllülüktür.
8-İFTİRA: İftira büyük günahlardandır. Allah Rasul(as) iftirayı insanı iflasa götürecek olan kul hakları arasında saymıştır. İftira öyle büyük bir cürümdür ki iftiraya uğrayan kimse iftira atanı affedinceye kadar Allah onu cehenneme sokar. Bunu hadislerden öğreniyoruz.
9-RÜŞVET: Günümüzde yaygın hastalıklardandır. Allah Rasulü(as) “rüşvet alan da veren de cehennemdedir” buyurmuştur.
Manevi hastalıklarımız bunlardan ibaret değildir elbet. Lakin yerimiz daha fazlasına elvermiyor. Ramazan ayı aynı zamanda bu ve benzeri hastalıklarımızı tedavi etme ayıdır. Bu ayda oruç tutarız. Orucun da bizi tutması için gayret gösteririz. İşte ramazan mektebinde alacağımız dersler bizi bu saydığımız hastalıklardan da koruyacaktır. Bunları tedavi imkanımız olacaktır. Burada dikkat edilmesi gereken husus ramazanı şuurlu idrak etmek ve orucu hakkıyla tutmaktır. İşte o zaman oruç da bizi tutacaktır inşallah.13.04.2022
Comments